Hürriyet

>

19 Aralık 2011 Pazartesi

Viyana'da Tarih Kokan Bir Yemek


Viyana, müzik ve sanatın şehri. Her sokağı tarih kokan, masal kenti. Bunları hepimiz biliyoruz, asıl bilemediğimiz nerede lezzetli yemek yiyebileceğimiz. Açıkçası ben gittiğim şehirlerin görülesi yerlerinden çok, yenilesi lokantalarını paylaşmayı tercih ediyorum. İki sebepten; öncelikle yöresel yemekler sonra da uygun fiyatlar. Turist kazığından, kalitesiz taklit yiyeceklerden sıtkım sıyrıldı zira. Siz de benim kafadaysanız, buyrun klasik bir Viyana akşam yemeğine.

Restoranın adı Piaristenkeller, 300 yıllık bir geçmişe sahip. Mozart, 1791'de uğrayıp akşam yemeği yemiş ve eşine yazdığı mektupta bundan övgüyle söz etmiş. Zaten binaya girdiğiniz anda bu klasik hava siz sarmalıyor.

Kapıyı açtığınızda dik merdivenlerle karşılaiıyorsunuz ve aşağıya doğru iniyorsunuz.
Taştan mahzene hoş geldiniz. Her yer antikalarla ve Avusturya -Macaristan bayraklarıyla süslü. Masanıza yerleştiğinizde ilk göze çarpan harika bir şarap karafı. Ferforşe ayakların üstüne yerleşmiş ince işlemeli cam balon, şarapla doldurulmuş. Kadehi baloun ağzına bastırdığınızda şarap akıyor. Tabi bu mekanizma o kadar hoşumuza gitti, o kadar eğlendirdi ki bizi kaç şişe içtiğimizi sayamadık bile:)) Canlı müzik eşliğinde ( barok basilika ile klasik parçalar çalınıyor) yenilen menüye gelince; çeşit çok, ben sadece bizim seçimlerimizi yazabileceğim.
Öncelikle sülün çorbasıyla açılışı yaptık. Tek kelimeyle mükemmeldi. Ardından geyik ve yabani ördek yedik. Bana göre hepsi muhteşemdi ama arkadaşlarımdan ördeği sert bulanlar oldu. Açıkçası av hayvanlarının etleri daha sert doğal olarak. Ama lezzetleri de buna bağlı olarak güzelleşiyor. Şu an hayvansever vejetaryen arkadaşlarımın suratlarını görür gibi oluyorum. Biliyorum Özgür, çok karşısın, ben de hayvanları çok seviyorum, avlanılmasın kabul ediyorum, ama bunu da yemeden duramazdım. Söz bir daha yemeyeceğim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde şapka müzesinden (çünkü içeride 300 yıllık bir koleksiyon var) gelen şapkalar konuklara dağıtılıyor. Ve hepimiz, bu muhteşem şapkalarla şarap müzesine davet ediliyoruz. Lokantanın içinden bir tünelle şarap mahzenine geçiyoruz, tünel boyunca yüzlerce şapkayı görüyor, mum ışıkları eşliğinde barok heykellerden çekinerek fıçıların yanına geliyoruz. Burada bizi meyve aromalı şampanyalarımız bekliyor. Küçük bir tarihçeden sonra ilk şampanyanın Avusturya'da neden ve nasıl yapıldığını öğreniyoruz. En eski şarabın 1715 tarihli olduğunu, en yenisinin ise 1970 lerden kaldığını anlatıyor görevli. Daha sonra el öpme geleneği canlandırılıyor. Kadeh kaldırmanın nedenini soruyor anlatan. Tam da kadeh tokuşturma tarihini yeni okumuşum, atlıyorum hemen. Şaşkın bakışlar arasında anlatıyorum ve
Türk kızları grubu bilmiş olarak kadehlerimizi tokuşturup şampanyamızın keyfini çıkarıyoruz. Kadeh tokuşturmak Romalılardan kalan bir gelenek. Kadehlerin bir birine vurduğu an herkes bir diğerine 'zehirliyse sen de, ben de öldük' bakışı atar ve yine göz göze kadehi yuvarlarlar. O devirde herkes birbirinin kuyusunu kazdığı için zehirlenmek an meselesi tabi. Gel zaman git zaman, bu iş birileri şerefine olmaya başlamış. Hatta herkese eşit konmuş mu anlamına tokuşturanlar dahi olmuş. Ama benim en çok hoşuma giden, içkinin piri alevi ustalarının kadeh tokuşturma yöntemi. Tüm dünya bardakları birbirine vururken, bektaşi büyükleri kadehi tutan parmaklarını birbirine değdirir 'cam cama değil, can cana' diyerek içerlermiş içkilerini.
Bu arada şmpanyanın çok lezzetli olduğunu söylemek isterim, Avusturyalılar bunu Prenses Sisi'nin düğününde 20.000 davetliye Fransa'dan şampanya getirmemek için yapmışlar ancak başarmışlar.
Loş ve tarihi bir ortamda, geleneksel tariflerle yapılmış gerçek Avusturya yemekleri için tavsiye edebileceğim bir mekan. Bu arada masaya gelen benim çarpıldığım karafları satın alabilirsiniz. Büyüklüğüne ve camın kalitesine göre fiyatları 99€ dan başlıyor, bayağı çıkıyor. Hele eski olanları ciddi rakamlarla satılıyor. Kadehlerini de alabilirsiniz. Kadehler de çok ucuz değil, cam işçiliği çok pahallı, tanesine 40€ ödemeniz gerekebilir. Çok iyi paketledikleri için de düşünmeden evinize getirebilirsiniz, denedik, kırılmıyor.
Viyana'ya seyahat etmeyi ve buraya uğramayı düşünenler için lokantanın resmi sitesinin linki aşağıda. Bir göz atın. Fiyatı asla çok değil, bu kadar şatafata biz de korktuk önce ama kişi başı 50€, İstanbul'da ödenen bir fiyat. Üstelik en az üç şişe şarabımız var. Sigara içenler, Avusturya'da çok şanslısınız çünkü sizi kapının önüne atmıyorlar. Sigara içilebilen bölümler var, orada yemek yiyebilir, ya da sadece içmek için o bölüme geçebilirsiniz. Sanmayın ki gaz odası. Aksine, iyi havalandırmalı mekanlar. O yüzden boğulmadan tüttürebilirsiniz. Şimdiden afiyet olsun.
http://www.piaristenkeller.at/english/index.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder