Hürriyet

>

20 Aralık 2011 Salı

Aralık Ayında Viyana - Üç Günde Nerelere Gitmeli?


Viyana her mevsimde çok güzeldir ama aralık ayında bambaşka bir havası olur. Kentin değişik yerlerinde açılan Noel Pazarları, Noel konserleri ve sıcak şarap büfeleriyle, soğuğa rağmen gezme isteği uyandırır insana. Gelelim bu ay iki ya da üç günlük kaçamak yapacaksanız ve ilk defa gidiyorsanız nelere öncelik vermeniz gerektiğine. Yazının bundan sonrası sadece kişisel tercihler içerir, o yüzden her türlü eleştiriye açıktır.
Öncelikle tabiki birinci bölgede bir otelde kalın ki, her yere yakın olun, 72 saatlik metro biletini de 13€ karşılığında satın alın ve gezmeye başlayın.Sanat severler için ilk durak Albertina. Munch'tan Picasso'ya, Dali'den Magritte'e değişik yüzlerce tablo görülmeyi bekliyor. Şubat'ın 26'sına kadar Magritte özel sunum var, yetişebilirseniz mutlaka uğrayın ve en az üç saatinizi ayırın. O kadar dolu çıkacaksınız ki oradan gün sonuna kadar başka galeri gezmeyin bence. Ama vakit sınırlı ise yapacak bir şey yok, derhal Belvedere'ye geçip Gustav Klimt görülecek. Üç ayrı yer ve bilet var. Ben sadece üst ve alt Belvedere bileti alıp Klimt ziyafeti çektim kendime.
Gerçek boyuttaki ünlü 'Kiss' tablosu insanı gerçekten sarsıyor. Açıkçası gerçek boyutunun bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum, on dakika kadar kırmızı panonun önünde çakılı kaldım. Buraya da ciddi bir vakit ayırmak gerek. Mekanlar çok büyük, galeriler iç içe, harita konusunda benim gibi kayıp biriyseniz size de kolay gelsin:) Klimt sergisi Martın 4'üne kadar açık olacak, hani yolunuz düşerse kaçırmayın demek istedim.
Cumartesi sabah bit pazarı var. Naschmarkt dediniz mi tüm taksiler biliyor. Erken gidin ki iyi parçalar yakalayabilesiniz. Ben antikadan anlamam, ancak birlikte seyahat ettiğim arkadaşım çok meraklıydı, iyi parçalar olduğunu da söyledi. Benim yüzüne bakmayacağım malları söylediğine göre oldukça ucuza almış. Dedim ya, ben asla anlamam antikadan, ama onun yüzü gülüyordu. Sabahın sekizinde gittiğimize değmiş dediğine göre. Satıcılar çoğunlukla eski demir perde ülkelerinden. Pazarlık mutlaka yapın, tutarsa iyi indiriyorlar. Gittiğimiz gün hava öyle soğuktu ki, tüm satıcılar maları satıp da gitsek havasındaydı, o yüzden pazarlık işimize yaradı. Sırplar güzel Türkçe biliyor, bu avantajı kullanın.

Akşam yemeği için güzel bir şinitzele ne dersiniz? Oraya kadar gidip de yememek olmaz zaten. Plachuttas Gasthaus zur Oper oldukça ünlü ve lezzetli bir yer. İşinin ehli, her daim tıklım tıklım. Gecenin onunda rezervasyon alınca sevindik, düşünün öyle kalabalık. Mutlaka yer ayırtıp gidin. Sigara içenler, hadi yaşadınız, bu şehirde içenleri kapı önüne koymuyorlar. Barda oturarak istediğiniz kadar tüttürebilirsiniz. Viyana sizi seviyor!
Sırada güzel bir gece klubune gidip eğlenmek kaldı. Ne seversiniz? Biz dans etmek istedik, ve Ameika'lı bir grubun sahne aldığı, blues ve Rock çaldığı barı tercih ettik. İşte karşınızda Planters. Müzik harika, cumartesi akşamı kalabalık, sigara serbest, içkiler kaliteli (bira-Henneken 5€, buna göre değer biçin içkilere), ama servis biraz ağır. Şahsen bir birayla tüm geceyi geçirebilen biri olarak gerçekten umursamadım, canlı müzik performansının keyfini çıkardım, dans ettim. Yine rezervasyon şart diyorum, yoksa bir tek tuvaletin önü kalır dikilmek için:))
İkinci gün tarihi opera binasını gezin derim. Gerçi 1945de bir bombayla dümdüz olup 1955'de tekrar açılmak zorunda kalmış ama, böyle bir müzikholun, sahne arkasının mutlaka görülmesi gerek. Mozart'ın Don Giovanni'siyle perdelerini açmış olan bu bina, orjinalinde 2600 kişilik yapılmış. Yeni versiyonu, güvenlik sebebiyle çok daha
az, ancak müzik herkes için sloganıyla pazartesi-cumartesi arası çalışıyor. Bu aralar Noel konserleri var, artık çok geç tabi, bilet imkansız, ama her akşam 3€ luk ayakta bölümünün gişesi açılıyor, performanstan iki saat önce. Biraz kuyruk beklerseniz bu biletle Mozart'ın Sihirli Flüt'ünü, Viyana Senfoni orkestrasından dinleyebilirsiniz. İki saatten fazla ayakta kalıyorsunuz ama bazen bu bedel aldığınız hazzın yanında küçük kalabiliyor. Ön sıraların 167€ olduğu düşünülürse, ayakta bölümünün ucuzluğu göz yaşartıyor. Üstelik sahneye hiç de uzak değilsiniz, ayakta olduğunuz için de mükemmel görüyorsunuz. Ekran hizmeti burada da var. Yani sergilenen operanın İngilizce tercümesi önünüzdeki ekrandan geçiyor. Her koltuğun önünde zaten mevcut. Herbert Von Karajan, döneminde tüm operaların sadece Almanca değil, kendi dillerinde de okunması gerektiğini söyleyerek bu ekran olayına geçirmiş tüm binayı. Böylelikle dünyanın bir çok ünlü solisti bu binada kendi dilinde konserler verebilmiş. Benim zamanımın her pazar sabahı TRT ekran konuğu olan bu büyük adama teşekkür etmek gerek. Saat 14:00-15:00 iki ayrı İngilizce tura katılıp gezebilirsiniz, hadi içeri girip bir bakayım yok burada:)

Tarihi bina, saray ve kiliselerden gördüğünüz gibi bahsetmedim, çünkü hangi birine yetişebilirsiniz bilemiyorum. Ama ünlü Stephansdom'un önünden fayton kiralayıp tarihi ve romantik bir tur atabilirsiniz. Orada gözünüze kestirdiğiniz yerlere sonra gidebilirsiniz. Stephansdom'un önünde ayrıca turistik konser biletleri satan tarihi kostümlü gençler var. Her gece bir sarayda verilen konserlere gitmek de zevkli. Mozart'ın evinde de böyle bir müzik ziyafetini tadabilirsiniz.
Son olarak Sanat tarihi müzesine gidin diyeceğim. Bruegel'in önderliğini yaptığı Kar ve Kış temalı sergiyi görmenizi isterim. Bruegel'den Beuys'a uzanan (1450 den günümüze) 180 parçalık bir kolleksiyon. Son olarak hazır oradasınız ikinci katta 4 no'lu galeride Bruegel'in ünlü Babil Kulesi'ni ve Düğün isimli eserlerini kaçırmayın. Benim favorim her zaman
Bruegel olmuştur, o yüzden hassasım bu konuda:)
Akşam yemeği için daha önce yazdığım Viyana'da tarih kokan akşam yemeği yazısını okumanızı öneririm. Şimdiden afiyet olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder