Hürriyet

>

10 Kasım 2010 Çarşamba

Alış-Veriş Manzaraları-Yargılarımız


Dış görünüş...Asla bakmam deyip nedense tüm yargılarımızı oluşturduğumuz kabuktur aslında. İç güzellik keşfine, bu kabuğun yargılarından sonra ulaşmak için çabalarız. Red, kabukla başlar. O yüzden de önemlidir, hem de çok. Güzellik ve çirkinlikten bahsetmiyorum şu an. Sadece nasıl göründüğümüzle ilgiliyim. Örneğin, alış-verişe çıktık ve gece kıyafeti arıyoruz. Vitrininde iç çamaşırı olan bir dükkana girmeyiz. Çünkü içerde de olmadığını, zaten satmak istediği ürünü vitrinde sergilediğini düşünürüz. Çoğunlukla da haklı çıkarız. Aynı mantığı insanlar için de kullanırız aslında. Barda, gecenin bir yarısı, mini etekle çılgınlar gibi dans eden bir kız, hayatını paylaşacak uzun vadeli bir ilişki arayan kadın izlenimi vermediği gibi, ona bakan erkeğe de çerezlik eğlence hissi verebilir. Bu ikili vitrinin cazibesine kapılıp tanışınca çıkacak sonuç tamamen vitrinin eseridir. Şayet kadının aradığı sağlam ve uzun bir ilişkiyse hüsrana uğrayacağı, hatta karşısındakini de uğratacağı kesindir. Yanlış anlaşılmasın, mini etek giymenin hafiflik olduğunu düşünen bir zihniyet yazmıyor bu satırları. Sadece yargıları eleştiren, ama ne yazıkki gücüne de inanan bir yazar var bu satırlarda.
Dış görünüşümüz bizim vitrinimizdir. Dışarıdan gelenlere neler sunabileceğimizi gösterebildiğimiz yegane önyargı kapımızdır. O yüzden fikre uygun vitrin düzenlemesiyle ne karşımızdakini kandırmış oluruz, ne de kendimizi.
Bardan bulduğun kızla evlenecek değilsin ya sözcüğünü çoğu kez duymuşumdur. Bu lafın özü işte yukarıdaki satırlarda gizli. Aslında bara giden kızların gitmeyenlerden hiç bir farkı yok. Bekarlarsa uzun vadeli ilişki arıyor olabilirler, belki sadece onu aramaya bara gelmiyorlardır, o kadar. Ama oraya gelen biri hakkında bu kadar genelleme yapmak, işte tam vitrinine, hatta semtine göre dükkan seçmektir. Belki biraz tanıyınca, o mini etekli, çılgınca dans eden kızın aslında hayatının kadını olduğunu görecek adam. Ama ona engel olan bir yargı var, semt ve vitrin.
Sadece barla sınırlı kalmayalım. Hayatımızın genelinde dış görünüşümüz düşüncelerimiz hakkında fikir verir karşı tarafa. Türban ve badem bıyık, kot ve tişört, etek ve topuklu ayakkabı, boyalı sarı saçlar ve makyaj, binilen arabanın markası ve gidilen mekanlar. Hepsini okurken kafanızda bişeyler canlandı hemen değil mi? Daha tanışmadınız bile, hatta karakterler canlı bile değil bu yazıda. Ama yargılarınız görev başında.
Demek istediğim şu ki;
Doğru düzenlenmiş bir vitrin (akıllıca, içerdeki malzemeyi olduğu gibi yansıtan, ne fiyat ne de kalite konusunda gerçekçiliği elinden bırakmayan, alıcıya dürüst olan), kendisine gelen müşteri konusunda hayal kırıklığını daha az belki de hiç yaşamayacaktır, tabi alıcı ne istediğini biliyorsa. Etrafta dolanıp aradığını bulamadığından yakınanlara ithaf olunur. Gerçekte vitrininiz ne aradığınızı karşı tarafa söyleyebiliyor mu? Yoksa kısa yolu tercih edip içerde aslında olmayan cafcaflı ve eğlenceli mallarla mı doldurduğunuz vitrinizi? Buna gelen kişi içerde bulduğu siyah-gri kıyafetlere ilgi göstermeyince bozulmayın, onu kandırıp içeri sokan sizsiniz çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder