Hürriyet

>

22 Haziran 2010 Salı

Ben Asker Kızıyım

Ben asker kızıyım. Türkiyenin değişik illerindeki farklı lojmanlarda yaşayıp, ismi hep Atatürk Lisesi olan okullarına gittim. Bir okulda iki yıldan fazla kalamadım. Ya da bir evde. Ve ben babamı her gün, bu gün patlatılan servise binerken izledim. Onu ve tüm arkadaşlarımın babalarını. Onlar, yeşil giymiş, apolet takmış, şapkalı babalardı bizim için. Biz de binerdik o servislere, tıpkı bugün patlatılan servise binen genç kız gibi. Babalarımızın yanına oturur, ya kursa, ya okula, ya da babamızın yanına giderdik. Bazen sadece servis çarşıdan geçiyor diye binerdik, gezmeye gitmek için. Babam öğretmendir. Subay kıyafeti giyer, apolet takar, ama her gün bir yatılı çocuğun başını okşayarak gelir eve. Babamın silahı var, ama 40 yaşındayım, bir kez kullandığını görmedim. Sanırım babam da bilmiyor nasıl kullanıldığını. Ama adı asker.Yaptığı iş eğitimcilik. Ve babamın bindiği servis hep öğretmenle dolu olur, çünkü askeri okula gider servis. Biz de o yüzden bineriz bazen, okula gidip, biraz test çözmek için.
Akşamları altıda lojmandaki tüm çocuklar toplanır, çünkü servisin gelme vaktidir. Sıralanır, bekleriz. Babalar inmeye başlar. Hepsi yeşil, hepsi şapkalı, oyun başlar, kim kimin babası. Çünkü o kadar aynıdırlar ki uzaktan, kimse tanımaz babasını. Ben hariç. Çünkü kopya hakkım var. Çünkü kedimiz Tarzan, her akşam, tıpkı benim gibi, servis saatinde babasını bekler. Ve babalar indiğinde koşarak yanına gider babamın. İşte benim babam, yanında yürüyen,kuyruğu havada siyah kediyle konuşarak gelen yeşil kıyafetli, apoletli adamdır.
Sevise bindiğimde kendimi hep güvende hissederim. Çünkü babamın yanındayım. Önümde Özlemin babası, arkamda Hakan'ın babası. Bu kadar baba varken başıma ne gelebilir ki? Eminim bugünkü kız da böyle düşünmüştür.
Askeri yurtta kaldım üniversitedeki ilk yılımda. Her gece oda arkadaşım Gamze babasının hayatta olup olmadığını merak ederdi. Biz asker çocukları babamıza çok güveniriz, ama hep içten içe onları kaybetmekten korkarız. Gamze de korkardı. Lojmanlarına füze saldırısı düzenlendiğinde, babasının arabasının yoluna mayın döşendiğinde. Kızıltepe'de hayat zordur. Alay komutanı olmak daha zordur. Gamze'nin babası kalpten vefat etti emekliliğinin hemen başlarında. Gamze buruk sevinir, en azından suikaste kurban gitmedi der, oyle olsa çok üzülürdüm.
Mahallemizdeki çocuklar bizi kıskanır, lojmanlarımızı, kamplarımızı. Sanırlar ki keyif içindeyiz. Ama onlar babalarını her gün işe güvenle yollarken, biz güvendiğimiz babalarımızı savaşa yollarız. Olmadığı söylenen savaşa. Akşama da servisten inecek mi, servis eve varacak mı diye bekleriz. Bizi kıskanan çocukları aslında içten içe biz kıskanırız. Aynı evde doğup büyüdüğü, aynı okuldan mezun olduğu, ve babasının hayatından hiç endişe duymadığı için.
Bugünkü kızla aramdaki fark sadece 25 yıldır. Onun dışında ben oyum aslında. Ölümü bir cinayettir. Tek suçu babasıyla olmaktır. Sadece 17 yaşında.....
Çok ama çok üzgünüm bugün. Tüm çocukluk anılarım lekelendi bugün. Demekki biz güven içinde babalarımızla servise binerken, asıl tedirgin olan onlardı. O zaman en korkunç şeyin babamı kaybetmek olduğuna inanırdım. Bugünse bir anne olarak, evlat kaybından daha acı bir şey olamayacağını biliyorum. Bugün bir kadın hem kocasını hem evladını kaybetti. Belki bir çocuk hem ablasını hem babasını. Halbuki sadece işe yollamışlardı sevdiklerini.
Bugün kaybettiğimiz babalara ve benim genç kızlığıma Allah rahmet eylesin. Bunu yapanlarla ilgili hiç bir şey demiyorum, çünkü gerek yok artık. Ben sadece size aslında kimlerin şehit olduğunu içlerinden biri olarak anlatmak istedim o kadar.
Başımız sağolsun....

2 yorum:

  1. Yaşadığım herşeyi yazınızda tekrar hissettim bende bir asker kızıyım ve asker kızı olmanın gururunu yaşıyorum elinize, kaleminize sağlık..Bizim dile getiremediklerimizi bir bir yazmışsınız..Ruhun şad olsun BUSE,O yüce insana kavuştun artık bu millet bu olayın hesabını soracaktır ben buna inanıyorum....figen

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Figen. Aslında yazılacak o kadar çok şey vardı ki, ama aklıma ilk bunlar geldi. Demekki beni en çok etkileyenler bunlarmış. Buseye ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Ama babasına daha çok üzüldüm. Yanındaki evladını koruyamayan baba, bu yükü nasıl taşır insan, hem de hiç suçu yokken. Asıl kurban da odur aslında, vatanı korurken, evladını koruyamamak, hem de kendi mesleği bu iken. İşte en acısı bu...

    YanıtlaSil