Hürriyet

>

18 Ocak 2010 Pazartesi

Tolstoy-Anna Karenina ve diğerleri...

Bir süredir Rus Klasiklerini tekrar okuyorum. Tanrım, meğer ne çok ihyiyacım varmış bu geri dönüşe. Gençlik yıllarımızın o delifişekliğinde heba olmuş kitaplar. Şimdi okuduğumda zamanımın durduğunu, içimi hiç yaşayamadığım romantizmin dolduğunu hissediyorum. Kusura kalmayın ama artık ne naz yapan kızlar, ne de kapris çeken adamlar var. Halbuki bir el hareketinden 10 sayfalık duygu yaratıyor bu kitaplar. Belki okursak, ne biliyim bizler de bu dalgaya kapılırız, olabilir mi? Hiç mi özlemiyoruz sanki bir parça olsun bilinmezliği, karşı tarafın ulaşılmazlığını? Hemen gerçekleşen eylemlerden ziyade, olsaydı ne olurdu diye hayal etmeyi? Belki de ilişkide zamanı durdurmayı, en azından yavaşlatmayı? O zaman daha tutkulu olmaz mıydı acaba, hemen tüketmekten? Hamburger gibi yiyip aceleyle bitiriyoruz ilişkileri, amaç karın doyurmak sadece, nerede aldığımız tat? Ve yerken duyduğumuz haz?
İşte bu kitaplarda bunları buldum ben. Sakın olaki aman çok kalın tuzağına düşmeyin. Sadece başlayın okumaya. O sizi içine alacak, ve artık o sayfalarda yaşamaya başlayacaksınız. Kendi zamanınız duygusuz ve tatsız gelmeye başlayacak ve hafiften kaçmak için daha çok okuyacaksınız. Ve size söz veriyorum o aptal TV dizilerinden çok daha gerçek duygular verecek size, 100 yıl önce yazılmış bile olsalar.
Bu arada sadece romantizm yok, felsefe var, tarih var, gerçek bir fikir var. Vakit ayırın, okuyun. Öğrenecek çok şeyimiz var. Tostoy'un 100.yıl dönümü sebebiyle en azından Anna Karenina'yı bir kez daha okuyun. Ustalara saygı niyetiyle. Başladım iki gün önce, ne zaman biter bilemem ama daha şimdiden Anna'nın koyu kıvırcık şaçlarında, Moskova sokaklarının soğuğunda kayboldum ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder