Hürriyet

>

21 Ocak 2010 Perşembe

Raskolnikov- Dexter'a karşı

Günaydın,
Bu sabah köprü nedense boştu. İşe 20 dk. önce geldim. Halen şaşkınım. Ama trafik bu sabah bana 'ne güzel bir gün' dedirdi ya, artık ölsem de gam yemem.
Yolda gelirken yine Rus klasiklerine takıldım. Malum araba kullanırken yol dışında her şeyi düşünüyor İstanbul şoförleri, neyse aklıma yine Raskolnikov geldi. Zaten okuduğumdan beri pek de aklımdan çıkmıyor. Bir ara eski moda bir Dexter olup olmayacağını düşündüm. Tabi ki bir tür seri katil değil, ama suçun vicdan azapsız işlenebileceğini ispatlamaya kalkan biri bu adamcağız. Üstelik kötü biri de değil. Cebindeki son parasını bir dula verecek kadar iyi, bir fahişeye aşık olacak kadar egosuz. Suç ve Ceza'nın kahramanı biricik Raskolnikov'um benim. Aklıma Crash filmini getiriyor. Orada da siyah ve beyaz yoktur. Gerçek hayat gibi. Gridir insanlar. Ne hep iyi, ne de kötü. Zenci diye bir kadını taciz eden polis, iki hafta sonra aynı kadını ölümden kurtarabilir. Şimdi bu adam iyi mi, kötü mü? Kimin umrunda! Hollywood dayatmasıdır bu gereklilik. Gerçek dünya bambaşka. Ve Dexter, aslında bir kahraman, kötülerle savaşıyor, ama bir farkı var; kendi usulünce öldürmeyi seviyor. Şimdii, sonuç aynı, bunların hepsi katil-suçlu; Raskolnikov, Dexter, ırkçı polis. Ama batmanin jokeri gibi değiller işte. Yakalanmalarını, hapse girmelerini istemiyoruz. Aramızda yaşasın bu katiller, nasılsa bize dokunmayacaklar, hatta bizi kurtaracaklar ve sadece kötüleri öldürecekler. Peki ama bunlar bile kötü değilse ve gerçekte simsiyahlar yoksa , bu adamların öldürdükleri kim???
Mutlu perşembeler.....