Hürriyet

>

8 Nisan 2014 Salı

Hazine Avcıları- Tesadüflerin Filmi


Bir filme neden gidersiniz? Yönetmene mi, oyunculara mı, aldığı ödüllere mi, yoksa konusuna mı bakarsınız? Çoğunluğun oyunculara ve konuya baktığını düşünürsek bu filmin gişe rekorları kırması gerekiyor. Konu, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin kaçırdığı değerli sanat eserlerinin peşine düşen bir grup sanat uzmanı. Yani macera vadeden, ismiyle ünlü İndiana Jones'u hatırlatan, zamanlamasıyla da yine o filme gönderme yaparak seyircide yüksek bir beklenti yaratan bir konu. Oyuncular ise Hollywood yıldızlar geçidi. George Clooney, Bill Murray, Matt Damon, Cate Blanchet, John Goodman vs. Neredeyse tüm Hollywood toplanmış. Peki un var, şeker var, helva nerede?

Ne yazık ki helva yok, ortada korkunç bir bulamaç var. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir film. Öncelikle kahramanlara bakalım. Frank Stones rolündeki George Clooney ana karakter olarak filmi toparlamaktan sorumlu. Fikir ondan çıkıyor ve altı diğer sanat uzmanını askere aldıran kişi de kendisi. Ama film boyunca en ufak bir liderlik özelliği (kararlılık, sorumluluk, plan) göstermiyor. Bu kadar ünlü yıldızların kişisel kabiliyetleri de bu yüzeysel karakterleri derinleştirmeyi başaramamış. O kadar inceliksiz verilmiş ki karakterler ve geçmişleri, seyirci bir empati kurarak onlarla maceraya giremiyor, onlar için üzülüp sevinemiyor. Sadece bakıyoruz, tüm film boyunca baktığımız gibi. Sadece Matt Damon, belki de Blanchet ile sahnelerinin çokluğundan olsa gerek azıcık da olsa bir  empati yaratabildi. O da filmin kurgusal açıdan oldukça sıkıcı bir bölümünde yaşandı. Tabi ki bir macera filminde zihin karakterlerine ihtiyacınız yoktur. Çünkü orada aksiyon vardır ve bu filmi götürür. Buradaysa ne aksiyon ne de gelişen karakterler var. Ortada bir yerde kalakalmış. Ham bir meyve gibi. Dolayısıyla ne Bill Murray'in duş sahnesinde duygulandık, ne de Bonneville'nin Meryem Heykelini korurken yazdığı son mektuptan etkendik. Karakterler oturmazsa, o insanların yaptıkları da seyirciyi etkilemez.

Gelelim kurguya, tipik bir macera kurgusu, evlerinden uzağa hazine için giden bir grup insan, yaşanan maceralar ve eve dönüş. Varsa küçük bir aşk da ortamı şenlendirir. Bunların hepsi kurgu gereğidir ve filme baktığımızda yapılmış. Ancak bir sorun var, neden-sonuç ilişkisi değil, bir tesadüfler zinciri olay örgüsünü oluşturuyor. Bill Murray'in dişi kırılmasa asla eser kaçakçısı nazi subayına ulaşamazlardı. Çünkü dişçinin yeğeni! Burada Maradona'nın dünya kupasında yıllar önce attığı gole gönderme yapacağım, Allahın Eli! Bir filmde bu olmaz! İncelikle planlanmalıdır her şey. Planı bozan aksaklıklar tabi ki olacaktır ve olmalıdır da. Ama tamamen plansız bir grup insanın diş kırması sonucu gittikleri dişçi aracılığıyla eserlere ulaşmasını son derece anlamsız buluyorum. Ya o diş kırılmasaydı? Koskoca Almanya'da başka bir dişçiye gitselerdi? Seyirciyi aptal yerine koymaktır bu.
Bir filmde ilk 20 dakika çok önemlidir, konuya girdiniz, seyirciyi maceraya soktunuz soktunuz, sokamadınız, geçmiş olsun, seyirciyi kaybettiniz. Nitekim bu filmde de ilk yarı uzadıkça uzayıp, aksiyonsuz, iç kıyıcı sahnelerle geçti. Salonun yarısı ikinci yarı yoktu. Son 20 dakika da bir o kadar önemlidir, zirvenin yapılıp finale gelindiği anlardır. Ama ne yazık ki yine aksiyon yok, zaten o Meryem Heykeline ısınamamıştık, bulununca da sevinemedik, kurguya uygun, beklenen final, ama seyircide gram his uyanmıyor.
Bir kitaptan uyarlama olduğunu biliyorum. Ama sadece kitaptan esinlenselermiş ve kurmaca bir macera yaratsalarmış çok daha keyifli bir film olabilirmiş.
Mesaj güzel, savaş bitecek ve geçmişimizi yok edersek gelecek nesillere ne göstereceğiz? Sanat,uğruna ölünecek kadar önemlidir. Ama bu iki satır için 120 dakika heba etmeye değer mi, düşünülmeli.
Sonuç olarak, o kadar ünlüye, masrafa, uğraşa çıka çıka bu çıkmış, bir tesadüf filmi! Ben beğenmedim, vakit kaybı olarak görüyorum. Ama derseniz ki, giderek daha çok Sean Connary'e benzeyen bir George Clooney için değer, o zaman lafım olmaz.
Son bir tavsiye; bolca yiyecek takviyesi alın, kuru kuruya hiç gitmiyor :)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder