Hürriyet

>

14 Ocak 2014 Salı

AHMET ÜMİT- BEYOĞLU'NUN EN GÜZEL ABİSİ

"Benim anam ağlayacağına onun anası ağlasın". Bir ölüm-kalım savaşında akılda olan tek cümle buysa ne merhamet beklenir ne de af. Sadece hayatta kalmak için diğerlerini en önce devirmektir amaç. İşte sokak kabadayılarının, kumar mafyasının, uyuşturucu tacirlerinin, pezevenklerin neden bu kadar gözü kara olduklarını açıklıyor bu söz.

Komiser Nevzat, geri döndüğü eski mekanı Beyoğlu-Tarlabaşı mevkini yılbaşı gecesi işlenen bir cinayetle yeniden keşfeder. Yardımcıları Ali ve Zeynep ile bu karışık, aşk, kumar ve uyuşturucu kokan cinayetin izini sürerken bir çok kayıp yaşama da dokunurlar. Neler yoktur ki o sokaklarda? 6-7 Eylül olaylarında saldırıya uğrayan, tecavüz ve cinayete maruz kalan Tarlabaşı'nın eski Rum ve Ermeni vatandaşlarının ruhları ve acı anıları mı? Gezi olaylarında hayatını kaybeden beş gencecik delikanlının cesur yürekleri mi? Anasız-babasız sokaklarda büyümeye çalışan tinerci çocukların çaresizlikleri mi? Yoksa ekmek kapısı bedenlerini satarak ruhlarını çoktan kaybetmiş orospular mı?
"Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur." Tarlabaşı'nda en çok kaybolanlar kadın ve çocuklar değil mi zaten?
Komiser Nevzat, kendi kayıplarının yasındayken, işi ve sevgilisi Evgenia  sayesinde hayata tutunmuştur. Diğer yandan kabuslarında halen ölen karısı ve kızı vardır. Katillerini bulamadığı ailesi. İçini yiyen en büyük acı da budur. Terzinin söküğünü dikememesi gibi. Her bir cinayete de bu yüzden daha çok asılmaktadır Komiser Nevzat.

Bir tetikçinin Ali tarafından öldürülmesi olayı daha da karıştırır. Aslında tüm bu karmaşanın sebebi biraz da Beyoğlu'nun kozmopolit yapısıdır. Enteller, kumarbazlar, tinerciler, orospular, küçücük bir mekanda yaşarsa olaylar da, nedenleri de arap saçına döner.

"Yaşlı erkeklerin aşkı fenadır Komiserim." Tüm bunların içine aşk ve kentsel dönüşümün rantı da karışmıştır. Nevzat'ın sorguladığı kadınların sevgiyi sadece şiddet ve zor kullanma olarak bilmesi de ayrı bir hüzün tabi.

Tüm bu karmaşanın altından aşk çıkarsa hiç şaşırmayın olur mu? Ama bildiğiniz bir aşk değil, saf çok ama çok saf bir sevgi, belki de bir pişmanlık, zamanı geriye alma isteği. O ortamda ne kadar ironik olurdu değil mi?
Post modern bir cinayet romanı Beyoğlu'nun En Güzel Abi'si. Kahramanın yazarıyla konuştuğu, yazarın kahramanını uyardığı bir roman. Biraz daha yakınlaşırlarsa sanırım Komiser Nevzat yok olmak zorunda kalacak. Çünkü gerçek olmaktan uzak bir kurgu kahraman olduğunu anladığı anda dünyası çökecek. Ahmet Ümit Komiserinden sıkıldı mı acaba, son macerasına mı hazırlıyor onu? Belki de Diyojen gibi kızı ve karısıyla bir sahil kentine yerleşti Nevzat, tüm bu ölümler Komiserin başında. Ve o da yazarı tarafından yok edilmek üzere.

Yazımı yine Ahmet Ümit'in kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum;
" Hayat, yaşadıklarımızdan çok hayal ettiklerimiz değil mi zaten?"

İyi okumalar...

  

3 yorum:

  1. ben Ahmet Ümit söyleşinize gittiniz sanmıştım...
    ama olsun bu da güzel olmuş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu cuma olacak söyleşi, o yüzden okuyup yorumladım kitabı. Umarım orada görüşürüz sevgili Özgehan. Bu arada etkinliklerini takipteyim, sadece tembellik ediyorum katılımda :)

      Sil
    2. ben katılamayacagım ahmet ümit söyleşisine..
      aslında gelmek istiyordum ama başka sefere artık :) ;)

      Sil