Hürriyet

>

26 Kasım 2013 Salı

Tirza - Arnon Grunberg

Bu aralar hakkında çok fazla yorum duyduğum kitaplardan biri de genç Hollanda'lı yazar Arnon Grunberg'in yazdığı ödüllü Tirza. İyi okuyucu olduklarından şüphem olmayan bir kaç arkadaşım ikişer kez üstünden geçtiklerini söyledikleri bu kitaba daha fazla kayıtsız kalamazdım, sonunda okudum.


Kitap Hollandalı sıradan bir ailenin yaşamından bir kesit sunuyor. Yaşlanmaktan ödü kopan, sürekli genç kalmak için genç erkeklerle beraber olan, sonunda da gençlik sevgilisinin peşinden giderek ortadan kaybolan karısının üç yıl sonra eve dönmesiyle dramatik günler başlıyor Jörgen Hofmeester için. Büyük kızı evden ayrılıp sevgilisiyle Fransa'ya, bir cafe işletmek için yerleşen Jörgen'in bu kızıyla ilgili kurduğu akademik kariyer hayalleri suya düşmüştür. Küçük kızı Tirza ile beraber yaşıyor, içten içe karısının dönmesini bekliyor, diğer yandan da kızına adeta tapıyor. Gerçekte çocuk istemeyen Jörgen karısının zoruyla baba olmuştur, ama babalık yapmayı küçük kızı Tirza doğunca öğrenmiştir. Üstün zekalı olduğuna inandığı kızı için yüzme derslerinden müziğe, gece okumalarından (Tolstoy) özel yemek yapımına kadar uğraşır. Kendi başarısızlıklarını, tatminsiz ve mutsuz hayatını kızından uzak tutmak, neredeyse onu bu gerçeklerden korumaya çalışmak adına kontrolü fazla kaçırmıştır. Yeme bozukluğuna yakalanarak hayatın kontrolünü eline almaya kalkan kızı Tirza için Jögen karısına: Kızımızı öldürmekle meşgulüz diyerek belki de kitabın en doğru cümlesini etmiştir.

Kitap eski eşin Tirza'nın mezuniyeti için evde verilecek partiden bir kaç gün önce eve dönmesiyle başlar. Kahramanımız Jörgen'i önce karısıyla iletişiminde tanırız, ve görürüz ki bu sakin ve silik adam aslında karısına şiddet uygulamayı alışkanlık edinmiş biridir. Daha sonra sahneye giren Tirza'ya yaklaşımını, anılarına dönerek kızının küçüklüğünü hatırlamasıyla da kızına aşka benzer bir duyguyla sahiplendiğini anlarız. Yine büyük kızı İbi'yle olan ilişkisinde kızının 14 yaşında kiracısıyla ilişkiye girmesini hazmedememesi bu ilişkiyi neredeyse koparmıştır. Son olarak işyerinden tüm kariyeri boyunca en küçük bir başarı bile sağlayamadığı gerekçesiyle uzaklaştırılmasıyla kahramanımızın ruh halinin artık cinnete dönmeye başladığını hissederiz. Tirza'ya olan hayranlığı ve sevgisi kızını sadece boğmakla kalmaz, kızın babası için sürekli endişelenmesine yol açar. Nihayet okul bittiğinde Tirza, çıkacağı yolculuğun keyfinden çok ardında kalacak olan babasının amaçsızlığına üzülmektedir. Bu arada işsiz kalan baba Jörgen bunu ne ailesine ne de kendine itiraf edememiş, her gün işe gider gibi havaalanına gidip mesai bitiminde eve dönmektedir. Burada da ne kadar takıntılı olduğu yanına aldığı kalem sayısı ve çanta düzeninden okuyucuya verilir.
Mezuniyet partisinde Tirza Ortadoğulu sevgilisi ile babasını tanıştırdığında artık cinnete giriş başlar. Çünkü jörgen yıllarca biriktirdiği paraları bir Hedge fona yatırmış, 11 Eylül saldırılarıyla da bu fon sıfırlamıştır. Jörgen tüm nefretini bu gence yöneltmekte bir zarar görmez. O, 11 Eylül saldırılarından sorumlu olan teröristtir, milyon dolarını yok eden adamdır, Tirza'yı evden uzaklaştıran, bedenini kirleten erkektir. Aynı kiracısının İbi'ye yaptı gibi.

Tirza Afrika'ya erkek arkadaşıyla gidecek, dünyayı tanıyacaktır ama Jörgen içten içe parasını alan o teröristin (hala Muhammet Atta'dır gözünde bu çocuk) kızını da elinden almasına izin vermeyecektir.

Tüm olaylar seyahat öncesi iki günün Jörgen'in evinde Tirza ve erkek arkadaşıyla kalmasıyla zirve yapar. Okuyucu adını koyamadığı bir tersliği hisseder.

Tirza'nın gidişinden aylar sonra hiç haber gelmemesi üzerine Afrika'ya giden Jörgen aslında ne kızını aramaktadır, ne de merak içindedir. Tek amacı kaybolmak, kendi olmaktan çıkmaktır. Bu içsel nefret yolculuğunda yol arkadaşı 9 yaşında bir seks kölesi olan zenci kızdır.

Yavaş yavaş yükselen bir roller costera binmişçesine gerilimin artması, zirveyi suprizle geciktirerek en sona saklaması, ama bu arada merakı asla okuyucudan eksik etmemesi yazarın ciddi bir başarısı. Jörgen'in çöküşü öyle milimetrik işlenmiş ki bir an olsun inandırıcılık sınırını geçmiyor, abartı gözükmüyor. Sanırım en çok da olabilirliği okuyucuyu sarsıyor.

Tirza'yı çok sevdim, konusundan bahsettim ama sonunu söylemedim. Çünkü zaten içten içe korkarak hissettiğiniz o şiddeti yaşayacaksınız.

İyi Okumalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder