Hürriyet

>

31 Ocak 2012 Salı

İyi Bir İlişki İçin Üç Altın Kural!


Kimse bize, çıktığımız bu yolculuğun zorluklarından ve fedakarlıklarından bahsetmedi. Kimse bize mecbur olmadığımızı söylemedi, hatta tam tersine bu yola girmemiz için zorladı. Bu yola baş koyduğumuzda da derin bir oh çekerek bizleri sorunlarımızla baş başa bıraktı. Önce kalakaldık, dedik ki, sadece ben böyle hissediyorum galiba, sonra yavaş yavaş idrak başladı. Aslında birbirimizden farkımız yoktu. Bu çukurun içinde debeleniyorduk beraberce ve birbirimizden habersiz. Konuşmaya başlayınca anladık ki benzeriz. O zaman paylaşmaya ve kabullenmeye razı olduk durumumuzu. Neden bahsettiğimi anladınız tabi; Evlilik. Tercih edilmesi gereken bir yaşam tarzından, kültürümüz sağ olsun, yapmak zorunda olduğumuz ödevimiz haline gelen kurumsal yapı. Bakmayın bu kadar karamsar tablo çizdiğime, aynı zamanda çok da güzel bir birliktelik. Ama o konuda yazan-çizen maşallah çok fazla. Ben biraz aykırı olmak istiyorum. İçimizde yükselen, ama bizi kendimize ve ailemize kötü hissettiren duyguların aslında bize özgü olmadığını, her evli çiftin yaşadığını söylemek istiyorum. Üstelik bu evliliğimizin kötü olduğu anlamına da gelmiyor. Sadece kurumsal yapıdan gelen baskıların üstümüzde yarattığı etki bu, o kadar. tek yapmak gereken şey uyum sağlamak. Hayattta kalmak çin tüm canlıların yaptığı şey de bu değil mi zaten? Gelelim bunu nasıl yapacağımıza. Gayet farklı yöntemleri var. Ama ben çok bilindik bir kaç kuralı yazmak istiyorum.
1. Kararlılık: Birlikteliğin en önemli motivasyonu, sonuna kadar( neyse artık bu son)gitmeye kararlı mısınız? Değer mi? Yoksa yol yakınken geri dönmek mi gerek. İki yıl içinde anlaşılır zaten. Unutmayın, kimse kimse için yaratılmadı, ve mükemmel eşleşme diye bir şey yok. Ama katlanılabilir farklılıklar ve katlanmaya değer artılar var. Şayet bu denklemde artılar fazla ve zorluklar başedilebilir gözüküyorsa kararlı olmanın vakti gelmiştir. Daha iyisi mutlaka vardır bir yerlerde ama onu bulabilir misiniz, emin değilim. En iyisi elindekinizin en iyisiyle idare etmek!
2. Anlayış: Sakın yanlış anlamayın, her denilene he deyip geçmek değil bu! Karşınızdakini anlamaktan bahsediyorum. Eşinizin hayat görüşünü, amaçlarını, hedeflerini, isteklerini anlamak. Kendinizinkiyle koordinasyonunu sağlamak. Birlikteliğinizin ikiniz için de verimli bir hal almasını sağlamak. Unutmayın bir elin nesi var, iki elin sesi var. Harika bir paylaşım ve uyumla tek başınıza gelemeyeceğiniz yerlere iki kişi tırmanabilirsiniz. Farklılıklarınızı da bu yolda bir araç olarak kullanabilirsiniz. O yüzden, dinleyin, kendinizi dinletin. Tartışın ama kavgaya çevirmeyin. Unutmayın, şiddetlenen tartışmalar beyinde belirli bir hormon salgılanmasına yol açar ve bu sizi dar kafalı, anlayışsız bir insan haline getirir. O zaman da karşınızdan hiç bir şey alamaz, sadece kendi haklılığınızı ispat etmeye kalkarsınız. Tartışma bittiğinde de beyniniz size öyle güzel bir telafi hikayesi yazar ki (yapısı böyle çünkü) ne kadar haklı olduğunuzun sebeplerini sıralarsınız. O yüzden hiç bu hataya düşmeyin. Gerekirse birbirinize yazın, o zaman tekrar tekrar okuyarak anlamayı kolaylaştırırsınız.
3. Değişim: Yaşamın kuralı bu, değişim. Herşey değişiyor, zaman, ortam, ihtiyaçlar, istekler...Biz değişmezsek komik olmaz mı? Tabiki değişmeliyiz ama birbirimizden kopmadan. Beraberce yapmalıyız. Çiftlerden biri kendine aşırı bakmaya başlarsa, sağlıklı yaşamı ve sporu tercih ederken diğeri kendini bırakırsa uyumsuzluğun doğal sonucu olan kopma başlar. Ya da biri entellektüel olarak kendini yetiştirirken diğeri gazete bile okumazsa, alın size bir uyumsuzluk daha. İlerleyen eş, geride kalanı beğenmemeye başlar haklı olarak. Ve anlam veremez, neden beni yalnız bıraktı diye! Geride kalan ise gidenin arkasından neden böyle olduğunun, neden değiştiğinin yasını tutar, uyum sağlamak yerine. O yüzden her zaman diyorum ki, konuşup anlayın eşinizi,nereye gittiğini takip edin hayatta, bir şekilde mesafeyi kısa tutun, arayı açmayın. En azından dönüp baktığında çabanızı ve aradaki mesafenin azlığını görsün. Boşanmaların çoğu eşler arasındaki dünya görüşünün giderek farklılaşmasından doğar. Benzer olun demiyorum ama çok da fark atmayın birbirinize. Eşiniz neler okuyor, göz atın, okumaya çalışın, gittiği yönü size gösterecektir. Size uyarsa peşinden rahatça gidersiniz zaten. Peki uymuyorsa? O zaman erken teşhis hayat kurtarır diyorum. Daha en başında tekin olmayan yola girmesini engelleyebilirsiniz. Tek kaçarınız bu, bunu sağlayacak tek silah da bilgili olmanız. Kafasındakini anlayıp anti tezlerle bunu çürütebilirseniz, hatta kendiniz yakın ama verimli bir yol çizip eşinize önderlik edebilirseniz, işte tedavi. Küçük bir örnek vereyim isterseniz. Eşim yıllar önce dalmaya merak sardı. Bir de arkadaş buldu kendine, beraber iki erkek dalıyorlar. Oturdum bröve için kitabı bitirdim, ama bu sefer de burnumdaki problem dalmama engeldi. Ameliyat oldum, bu sefer de kilom az geldi, özel yapım tüp gerekti. Görüyorsunuz çabalıyorum, ama olmadı işte. O zaman bu enerjiyi başka bir şeye aktarması gerektiğini anladım. Hemen arkadaşların kayak gezisine katılmamızı sağladım. Böylece ailece yapılan bir etkinlik yarattım. Şanslıydım ki, en az dalma kadar keyif ve adrenalin yarattı bu iş eşimde. Sonuç olarak her yıl ailece kaymaya gidiyoruz, eşimle beraber arka arkaya kayıyoruz, oğlumuzu seyrediyoruz, akşamları şarapla karın keyfini çıkarıyoruz ve artık dalmanın lafı bile geçmiyor:))Gördünüz mü, değişim her zaman yeni fırsatlar, yeni seçenekler açar önümüze. Olumlu algılayıp hayatımıza uydurmaya gayret göstermeliyiz, o kadar. Kaymayı öğrenmenin kolay olduğunu söylemiyorum, ama eşimin gözünde, bunu başarıp yanında olmakla büyüdüğümü düşünüyorum. Değişime direnmeyin, ama kendinizi de teslim etmeyin, kararlı ve kontrollu, rızanızla ve verdiğiniz yön ile yaşayın bu fırsatı. Bunu yapmak için size gereken şeyler öncelikle kararlılık ( gerçekten değer mi), sonra anlayış ( ne istiyor bu adam ya da kadın). Gerisi zaten gelir, merak etmeyin.
Değişimlerle dolu, yeni fırsatlarla süslü bir ilişki diliyorum herkese!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder